29 Mayıs 2013 Çarşamba

Şeytan niçin yaratıldı?

İster cehennem azabı deyin, ister kabir azabı deyin netice değişmez. Allah'a ulaşmayı dilemek ya da Allah'a yönelmek, bu dünya hayatında olması gereken bir vetiredir.

Şeytan İnsanlar İçin Sadece Bir İmtihandır

Sevgili kardeşlerim, Allahû Tealâ’nın yarattığı mahlûkatının içerisinde en üst noktada yaratılan insandır. İnsanı üstün kılan şey, Allah’ın kendisine üfürdüğü ruhtur. Allah’ın üfürdüğü ruh sebebiyle sadece insan 3 vücuttan müteşekkildir. Allah’ın üfürdüğü ruh sebebiyle gökler ve yerler, kısacası kâinat insan için yaratılmıştır. Ve yine Allahû Tealâ’nın üfürdüğü ruh sebebiyle Allah, yarattığı mahlûkatın içerisinde en çok insanı sevmektedir. Allahû Tealâ’nın üfürdüğü ruh sebebiyle meleklerin ve cinlerin, Allah’ın emriyle kendisine secde ettiği yegâne varlık insandır. İşte bu sevdiği varlık olan insan için Allah’ın bir tek dileği vardır; ahiret ve dünya saadeti.
Ruhundan üfürdüğü zaman meleklere ve cinlere “O’na secde edin!” diyor. Hepsi secde ediyorlar ama cin taifesinden şeytan secde etmiyor. Allahû Tealâ: “Ey iblis! Seni secde emrine asi kılan nedir?” diye sorduğu zaman iblis şöyle cevap veriyor: “Beni ateşten onu çamurdan yarattın. Ateş çamurdan üstündür.”
Allahû Tealâ’nın meleklere ve cinlere “O’na secde edin!” demesi fizik vücudu ve nefsi sebebiyle değil; Allah’ın üfürdüğü ruh sebebiyledir. Buna rağmen kendisinde Allah’ın ruhu olmayan cin taifesinden olan şeytan kendi fizik bedeniyle Âdem’in fizik bedeni arasında mukayese yaparak “ben ondan hayırlıyım” diyerek Allahû Tealâ’nın secde emrine asi olur.

Allahû Tealâ secde emrine asi olan iblise diyor ki:
-Çık git oradan! Sen recm olundun ve kıyâmet gününe kadar da lânetim üzerine olsun.
Bunun üzerine iblis Allah’tan müsaade istiyor ve:
-Kıyâmet gününe kadar bana müsaade ver. Göreceksin ki benden üstün kıldığın bu varlığın Sıratı Mustakîm’ine oturacağım (Araf 16-17). Önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından, gireceğim ve onların çoğunu, nefslerinin afetleri istikametinde kendime bağlayacağım. Onların çoğunu şükreder bulmayacaksın.

Allahû Tealâ cevap veriyor:
- Sen müsaade verilmişlerdensin. Ama sen Benim ihlâs sahibi kullarımı baştan çıkaramazsın.
Allahû Tealâ insanlar için ahiret ve dünya saadetini dilerken, iblis de ahiret hayatında insanların kendisiyle beraber cehenneme gitmesini, bu dünyada da huzursuz ve mutsuz bir dünya hayatı yaşamasını istemektedir. Allahû Tealâ iblise müsaade verirken, en sevdiği varlık olan insanı iblisten korunmanın vasıtası olan mürşide tabiyeti bize teslim etmiştir. İblis: “Herkesi saptıracağım.” dediğinde Allah diyor ki: “İhlâs sahibi kullarım müstesna.”
Öyleyse iblisin tuzaklarından kurtulmak, Allah’ın sevgilisi olmak, Allah’ın biz insanlar için dilediği ahiret ve dünya saadetine ulaşmak ancak ihlâs sahibi olan kula tâbî olmakla, ihlâs sahibi Salih kulların hidayet davetini kabul ederek onlara tabi olmakla mümkündür. Gerçekten normal standartlar içerisinde biz Allahû Tealâ’nın davetini kabul eder de şeytanın davetini reddedersek, o zaman Allahû Tealâ’nın emrettiği mürşide tâbî olarak huzura ve mutluluğa ulaşırız.
Şeytana götüren gayy yoludur, Allah’a ulaştıran irşad yoludur. Ve Allahû Tealâ Bakara-256’da bu iki yoldan söz etmektedir. Kim, kendi iradesiyle (serbest iradesiyle) tagutu (insan ve cin şeytanları) inkâr eder de ihlâs sahibi kulun Allah’a olan davetini kabul ederse, o zaman o Allah'tan kopması mümkün olmayan kulba, Allah’ın tayin ettiği ihlâs sahibi kula sarılır ve ona biat eder. Her zaman ihlâs sahibi kulun Allah’a olan davetinin yanında, şeytanın da daveti vardır. Allahû Tealâ davetini ihlâs sahibi kullarla yapıyor.
İbrâhîm Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:

14/İBRÂHÎM-22: Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi
musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).
Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadetti. Ve ben de size vaadettim. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ettim. Böylece siz, bana icabet ettiniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ettim. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”

“İş olup bittikten sonra şeytan der ki: Allah’ın daveti haktı. Ben de davet ettim ama ben vaadimden caydım. Fakat ben size bunları zorla yaptırmadım. Ben sadece sizi davet ettim. Siz de benim davetimi kabul ettiniz. Beni kınamayın nefsinizi kınayın.”
Her dönemde şeytanın insanları dünya hayatına davet etmesi söz konusudur. Dünya hayatı insanlar için bir imtihandır. Şeytan da bütün insanlar için bir imtihan vasıtasıdır. Şeytan nefsin afetlerine %100 tesir etiği için doğal olarak nefse davetiye çıkartır. Şeytan insan şeytanların hevasına (nefsine) tesir ederek : “Ruh insana hayat verir. Ruh vücuttan çıkınca kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır. Hayattayken insan ruhunun Allah’a ulaşması yoktur.” diyerek, o kişinin dünya hayatında Allah’a ulaşmayı dilemesine ve dolayısıyla Sıratı Mustakîm’e ulaşmasına mani olur. Şeytan nefs vasıtasıyla hidayetine mani olduğu her kişiyi bu dünyada huzursuz ve mutsuz ve aklını ikna etiği her kişiyi kendisiyle birlikte cehenneme götürür.

36 / YASİN – 60:E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
36 / YASİN – 61:Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
36 / YASİN – 62:Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne).
Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz?
36 / YASİN – 63:Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).
Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.

Allahû Teâlâ, mürşitler, hidayetçiler vasıtasıyla insanları daima kendi zatına davet eder. Allah’ın davetini kabul ederek, dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaşmayı dileyen herkes bilmediklerini ehli zikre (ihlâs sahibi kullara) sormak suretiyle daima ruhun talebine uyar. Ruhun talebi Allahû Teâlâ’nın emri olduğu için her zaman mutluluğu huzuru yaşar ve ahirete de gideceği yer cennetir…

10 / YUNUS – 25:Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KATAGORİLER