Allah'a inanmak yeterli mi?

Allah'a inanmak yeterli mi?
Allah'a inanmayan insan hemen hemen yok gibidir. Mümin olan kişi de kafir olan kişi de aslında Allah'a inanmaktadır. Kuranı Kerim bunun böyle olduğunu söylüyor. Mesela Müminun 24 de Nuh As ın kavminin ileri gelen kafirleri “Allah dileseydi” diyorlar, o halde Allah'a inandıkları kesin ama kafir oldukları da kesindir.


Yine Mülk 8,9 ve 10 . ayetlerde tüm zamanlarda cehennemlik olanlar, cehenneme sürüldüklerinde cehennem bekçilerinin sualleri karşısında şöyle diyorlar: “Allah hiç birşey indirmemiştir dedik.” Tüm zamanlarda cehennemlik olanların hepsi yaşadıkları zaman parçalarında böyle söylediklerine göre Allah'a inandıkları açıktır. Ama bu inanç onları cehennemden kurtaramamaktadır.

23/MU'MİNÛN-24: Fe kâlel meleullezîne keferû min kavmihî mâ hâzâ illâ beşerun mıslukum yurîdu en yetefaddale aleykum, ve lev şâallâhu le enzele melâikeh(melâiketen), mâ semi’nâ bi hâzâ fî âbâinel evvelîn(evvelîne).
Onun kavminden kâfir olanların ileri gelenleri: “Bu, sizin gibi beşerden (insandan) başka bir şey değil. Size üstün gelmek (hükmetmek) istiyor. Ve eğer Allah dileseydi mutlaka melekler indirirdi. Atalarımızdan bunun hakkında bir şey işitmedik.” dediler.
67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).
(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.
67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).
Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”
67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).
Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.
2/BAKARA-137: Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).
Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o taktirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
2/BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.
2/BAKARA-157: Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne).
İşte onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.

Sonuç olarak, Bakara 156-157 ye göre her kim Allah'a inanıyor ve ölmeden once Allah'a ulaşmayı diliyorsa , işte onlar hidayete erip kurtulacak olanlardır ve ebedi olarak kıyametten sonra cennette olacaklardır. İnsanların cehennemden kurtulabilmeleri için Allah'a inanmanın yanı sıra, ölmeden önce O'na ulaşmayı dilemeleri de gerekmektedir, aksi takdirde gidecekleri yer cehennemdir ve ebedi orada kalacaklardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KATAGORİLER