28 Eylül 2013 Cumartesi

RUH VÜCUTTAN AYRILIRSA İNSAN ÖLÜR MÜ?

İster cehennem azabı deyin, ister kabir azabı deyin netice değişmez. Allah'a ulaşmayı dilemek ya da Allah'a yönelmek, bu dünya hayatında olması gereken bir vetiredir.


1. RUH VÜCUTTAN AYRILIRSA İNSAN ÖLÜR MÜ?
İRCİÎ EMRİ BİR ÖLÜM EMRİ MİDİR?

"Ruh vücuttan ayrılırsa kişi ölür" anlayışı, dînimize sonradan girmiş bir büyük hurafedir, iblisin insanlığa bir büyük tuzağıdır. Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim'inde "Hayatı veren de öldüren de biziz." buyurmaktadır (Hicr-23, Mulk-2).
15/HİCR-23: Ve innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûn(vârisûne).
Ve muhakkak ki; Biz, sadece Biz hayat veririz. Ve Biz öldürürüz. Ve varis olanlar da Biziz.

67/MULK-2: Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).
"Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını" imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafûr'dur.

Ruhun insana hayat verdiğine dair tek bir âyet-i kerime mevcut değildir. Kaldı ki, ruh insanda Allah'ın bir emanetidir.
Allahû Tealâ'nın insanı eşref-i mahlûkat kılması da, sadece ve sadece Allah'ın ona üfürdüğü ruh sebebiyledir. İnsandan başka hiç bir varlık, Allah'ın ruhunu bünyesinde taşıma yetkisinin sahibi değildir (Secde-9).
32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem'a vel ebsâre vel ef'ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

Ruhumuz Allah'tan gelmiştir ve mutlaka Allah'a geri dönecektir. Allahû Tealâ bizlere emanet olarak verdiği ruhu, insandan başka hiç bir yaratılmışın üstlenmediğini de Kur'ân-ı Kerim'inde açıkça ifade etmektedir.
33/AHZÂB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.

Allahû Tealâ emanet olarak verdiği ruhunu biz bu dünya hayatını yaşarken geri istemektedir (Nisa-58).
4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye'murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.

Kur'ân-ı Kerim'e göre bütün insanlık "İrciî" emrinin muhatabıdır.
89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!

Fecr Suresinin 28.âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ ruha seslenerek, "İrciî ilâ rabbiki; Rabbine geri dön." emrini vermektedir. Ölüm halinde ruhu Allah'a ulaştıracak olan vazifeli ölüm melekleri vardır. Kur'ân'ı Kerim intiharı yasak kıldığı cihetle, Allahû Tealâ'nın insana "öl" emri vermesi de mümkün değildir.
Her kim kendi eliyle hayatına son verirse onun gideceği yer cehennemdir. Buradaki "İrciî" emri ruhun ölmeden evvel Allah'a ulaşmasını ihtiva etmektedir. Ruhun Allah'a geri dönüşü, kişinin Allah'a ulaşmayı dileyerek Allah'ın vazifeli kıldığı hidayetçiye tâbiiyetiyle başlayan ve 7 tane gök katı aşarak Allah'ın Zat'ına ulaşması ile gerçekleşen bir vetiredir.
Dînin yegâne kaynağı Kur'ân-ı Kerim'e göre dünya hayatını yaşarken ruhun Allah'a ulaşması farzdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de; "Ölmeden evvel ölünüz." hadîs-i şerifiyle ruhun Allah'a ulaşmasının farziyetini dile getirmiştir. 14 asır evvel bütün sahâbe bu emri yerine getirerek hidayete ulaşmışlardır (Zumer-17,18).
39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).
Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl'elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

Bütün bu âyet-i kerimelerden de anlaşılıyor ki; "İrciî" emri bir ölüm emri değildir.
Ne yazık ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den 14 asır sonra bugün İslâm katledilmiş, ruhun Allah'a ulaşma farziyeti yok edilmiştir.
Sevgili kardeşlerimiz! Dünya hayatında ruhun Allah'a ulaşması yoktur, iddiası dînimize sonradan girmiş bir büyük hurafedir. İblisin insanlığa bir büyük tuzağıdır.
Allahû Tealâ'nın Şûrâ suresinin 13., R'ad suresinin 21., Bakara suresinin 120. ve Al-i İmran suresinin 73. âyet-i kerimelerinde Allahû Tealâ'nın ne dediğine dikkatlice bakalım!
42/Şura-13: ... Allah dilediğini Kendisine seçer. Ve seçtiklerinden kim Allah'a ulaşmayı dilerse, onları Kendisine ulaştırır.
13/R'ad-21: ... Onlar, Allah'ın Kendisine ulaştırmasını istedikleri şeyi, O'na ulaştırırlar.
2/Bakara-120: ...Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir...
3/Ali İmran-73: ... Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşmasıdır.)...
Acaba Allah'ın Kendisine ulaştırılmasını istediği şey nedir?
O Allah ki, en sevgili mahlûkunu sadece ve sadece Kendi Zat'ına davet etmektedir. Ve O Allah ki Kur'ân-ı Kerim'inde "Her şey aslına rücû eder" buyurmaktadır.
  • Nasıl ki fizik vücut topraktan yaratılmıştır, toprağa dönecektir.
  • Nasıl ki nefsimiz berzah âlemine aittir, Allah'a dönmesi söz konusu bile değildir.
  • O halde söyler misiniz bizlere "Allah'a ulaş" emrinin muhatabı kimdir sevgili kardeşlerimiz? Değil mi ki Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim'inde "Sana ruhtan sorarlar. De ki: ruh Rabbinin emrindendir." buyuruyor...
O halde Allah'a ulaşma yetkisi sadece ruhumuza ait değil midir; ne diyorsunuz?
SEVGİLİ DÎN ADAMLARI! SİZLERİ BİR KEZ DAHA DOĞRUYU ORTAYA KOYMAK ÜZERE BİR BİRLİKTELİĞE DAVET EDİYORUZ. LÜTFEN SÖZLERİMİZE KULAK VERİNİZ...
Kur'ân-ı Kerim sizler için de Furkan değil midir?
Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim'inde; "Biz bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" buyurmuyor mu?
Ve dahi "Öldüren de hayatı veren de biziz." demiyor mu?

YETMEZ!
"Biz ona ruhumuzdan üfürdük." , " İnsandan başkası emaneti yüklenmekten kaçındı." buyurmuyor mu?
O halde biz sizlere sormaz mıyız ki;
İnsanın dışındaki diğer canlılar nasıl oluyor da hayatlarını sürdürebiliyorlar sevgili kardeşlerimiz? Söyler misiniz bize ruhları olmadığı halde, onlara hayat veren kim?

Hanginiz hayvanlarda ruh olduğuna dair bir tek âyet-i kerime gösterebilirsiniz bize?
Unutmayınız ki hayatın ve ölümün kaynağı şüphesiz Allahû Tealâ'dır. Öyleyse "ruh insana hayat verir" ifadesi, Kur'ân-ı Kerim'e tamamen aykırı bir bid'attir; dîne sonradan sokulmuş bir hurafedir.

2. Ruhun Allah'a ulaştırılması farziyetini dile getiren İslâmî eserler toplatılmakta ve bu eserlere ulaşmanıza engel olunmaktadır.
Hidayeti yani insan ruhunun Allah'a ulaştırılmasını konu edinen eserler toplatılarak insanların bu eserlere ulaşması engellenmektedir.

14 yüzyıllık İslâm tarihinde, bir eser kaleme alan hemen her ermiş evliya hidayetten yani insan ruhunun yaşarken Allahû Tealâ'ya ulaştırılmasının farziyetinden bahsetmiştir. Ancak bu eserler tespit edildiğinde her seferinde en kısa sürede piyasadan toplatılmış ve hidayetin gizlenmesi amacına hizmet edenler vazifelerini yerine getirmişlerdir.
Ne buyuruyordu 13.asrın müceddidi Said-i Nursi Hazretleri? Toplatılan ve gizlenen Tılsımlar mecmuası adlı eserinde buyuruyordu ki:
Fâniyim fâni olanı istemem
Acizim aciz olanı istemem
Ruhumu Rahmân'a teslim eyledim
Gayrısını istemem.

Sh>(Tls:93)
Öyleyse sizlere sormaz mıyız ki; Ruh hayat veriyor olsaydı eğer; "Beddiüzzaman, ölmeden evvel ruhunu Rahmân'a teslim edebilir miydi?" sevgili kardeşlerimiz?
Peki ya; Zübdetül Hakayık kitabında, Aynül Küzâti Hemadanî'nin, "Eğer mezhebi bir kişiyi Hakk'a ulaştırmıyorsa, o kişi Müslüman değildir. Ben beni Hakk'a götürmeyen mezhebi ateşe verir yakarım. Benim arzum ne dîndir, ne de mezheb, ben senin yolunu, seni istiyorum." sözleri size bir şeyler söylemiyor mu?
Peki ya Lâ mekâna kavm olan Yunus? Yunus nasıl teslim etti ruhunu Allah'a; ne diyorsunuz?
Allah'ın her devirdeki evliyaları nasıl ki ruhlarını Allah'a ulaştırmışlar ve eserlerinde daim ölmeden evvel Allah'a ulaşmaktan bahsetmişlerse, o halde insana hayatı veren gerçekten de ruh mudur ne diyorsunuz?
Eğer ön yargılarınızı, sizlere el yazması kitaplardan öğretilen o faydasız ilmi bir tarafa bırakıp, Kur'ân-ı Kerim'i hakkıyla incelerseniz, biz inanıyoruz ki bu aldanış, İblisin bu sonu gelmeyen tuzağı sizlerin sayesinde gün ışığına çıkacak.
Bırakın bütün iç kavgalarınızı bir yana... Gururunuzu, makamınızı, ününüzü bırakın sevgili kardeşlerim…
Ey sevgili dîn kardeşlerimiz! Faydasız ilmin karanlığından kurtarın kendinizi artık ve dahi sizden ilim alan binlercesini, bu kör karanlığın içinden çekip çıkarın.
Biz sizi Allah'a ve Kur'ân'a davet ediyoruz sevgili kardeşlerimiz. Başka bir şey değil istediğimiz. Araştırın ve Kur'ân âyetlerinin gerçek muhtevasına inin. O zaman göreceksiniz Allah'ın güzelliklerini bütün boyutlarıyla ve kalbinizi yepyeni bir sevginin sarmaladığını, içinizin bambaşka bir aşkla kıpırdadığını hissedeceksiniz. Bütün korkularınız bitecek o zaman. Sizi siz yapan diplomalarınızın ağırlığından kurtulup, yalnız Allah için olmanın zevkine varacaksınız sevgili kardeşlerimiz.
Ne kaybedersiniz bir inceleseniz... Sizleri bir parça düşünmeye davet ediyoruz... Ve diyoruz ki;
  • Allahû Tealâ'nın yarattığı mahlûkatın içerisinde sadece insana ruhundan üfürdüğü...
  • Her şeyin aslına rücû edeceği...
  • Allah'ın davetinin Allah'ın Zat'ına olduğu...
  • Ve dahi intihar eden kişinin gideceği yerin cehennem olacağı Kur'ân-ı Kerim ile kesinlik kazanmışken...
Allahû Tealâ Fecr Suresindeki "İrciî" emriyle, insana ölmeyi mi (intiharı mı) emrediyor, ne diyorsunuz?

SONUÇ
Hem bu dünya hem sonsuz ahiret mutluluğuna erişmek için Allah'a ulaşmayı dilemek yeterlidir!

Bizim sizden ricamız odur ki; Allah'ın üzerinizdeki emaneti olan ruhunuzu ölmeden önce Allah'a ulaştırmayı dileyiniz. Peygamber Efendimiz (S.A.V) "Ölmeden önce ölünüz" hadîs-i şerifini, işte bu farz emre istinaden söylemiştir. Ruhunuz Allah'ın sizdeki emanetidir, onu Allah'a ölmeden önce teslim etmek durumundasınız. Kaldı ki İslâm "Teslim" demektir. Kim Allah'a ruhunu ölmeden önce ulaştırırsa ona "eren" denir, "ermiş evliya" denir. Bu kişi nereye ermiştir? Allah'a ermiştir. Nesi ermiştir? Ruhu ermiştir. İşte ruhun Allah'a ermesinin Kur'ân-ı Kerim'deki adı, hidayete ermektir.
O Allah, bizi sadece ve sadece Kendisine davet eden… Bakın ki O, ne buyuruyor tüm zamanlara kılavuz olarak gönderdiği hayat kitabında?
2/Bakara-120: ...Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir...
3/Ali İmran-73: ... Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşmasıdır.)...
Bir küçücük dilek sevgili kardeşlerim!
"Ey yüce Allah'ım! Nasıl onca ermiş (Allah'a ermiş) evliyan var ise, ne olur benim de ruhumu ölmeden evvel Sana ulaştır. Beni de ermiş kulların arasına al. Amin."
İşte böyle bir dileği yapan kişi, Kur'ân-ı Kerim standartlarına göre hem dünya mutluluğuna, hem de sonsuz ahiret mutluluğuna adım atmıştır.
Bir insanın yaşarken ruhunu Allah'a ulaştırmayı dilemesi, o insan ile Allahû Tealâ arasında kurulacak kopmaz bir bağı (urvetul vuska) teşkil etmektedir.
Allahû Tealâ'nın hepimizi hidayetine erdirdiği kullarından eylemesi dilek ve dualarımızla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KATAGORİLER